“Köprüden Önce Son Çıkış!” Demokratik kural ve hukuk güvencelerine ilişkin son yıkıcı hamleyi durdurun!

31 Mart yerel seçimlerinin üzerinden iki haftalık bir süre geçmesine rağmen, meşru seçim sonuçlarının tanınmaması, seçmen iradesinin gereğinin yerine getirilmemesi hukuk güvenliği ve demokrasiye olan inancı tahrip eden bir sürece dönüşmüştür. Temel yurttaşlık haklarını kullanarak sandığa giden seçmenlerin seçme hakları ile yerel yönetim adaylarının seçilme haklarına yönelik ağır hak ihlallerine her gün bir yenisi daha eklenmektedir.

Seçim güvenliğine ilişkin temel hukuki güvencelerin tanınmamasının en büyük örneği, açık kanun hükmüne rağmen; Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’da sonuç birleştirme tutanağına göre seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’na mazbatasının verilmemesi olmuştur.

YSK içtihatları geçersiz oyların ancak somut delil olduğunda yeniden sayılmasını şart koştuğu halde, soyut itiraz üzerine bu oyların yeniden sayılması; aynı çuvalın içinden çıktığı için bazı geçerli oyların da hiçbir dayanağı olmadığı halde yeniden sayılması bir diğer ağır hukuk ihlalidir.

Muş Malazgirt’te ve merkezde oyları iptal edilen HDP’nin seçim sonucunu değiştirebilecek nitelikteki itirazları ise dikkate alınmamış; oyların yeniden sayılması talebi YSK tarafından reddedilmiştir. Bu kararlar YSK’nın seçim hakkında verdiği kararların tutarsızlığının somut göstergeleridir.

Bazı il ve ilçelerde belediye başkanları ve meclis üyelerine verilen mazbataların, sonradan ihdas edilmiş hukuk dışı ve tamamıyla keyfi gerekçelerle geri alınması ve alınan mazbataların ikinci sırada gelen adaylara verilmesi de tahribatı daha da ağırlaştırmıştır.

Diğer yandan yasaların öngördüğü üzere belirli süreler içinde askıya konulan ve itirazlar sonucunda kesinleşen seçmen listelerinin bile yeniden tartışmaya açılması vahimdir. Kesinleşen listeler oylama süreci için belirleyici olup seçim sonucunda bu listelerle ilgili hiçbir itiraz kabul edilemez. Söz konusu karar YSK’nın içtihatları ile sabittir. Bütün bunlara rağmen, kesinleşmiş listelere dönük itirazların sonradan ortaya konması hükümsüz olmanın ötesinde anlamsızdır. Tüm bu yaşananlar hukukun üstünlüğü ve demokratik siyasetin, bu yollara başvuranlar tarafından bir türlü içselleştirilemediğinin işaretidir.

Ülkemizde seçim güvenliğine ilişkin bu tahribat, demokrasi tarihimizde seçim güvenliğinden sorumlu kişi ve kurullarca gerçekleştirilen kendi kendini yok etme hamlesine dönüştürülmemeli; seçme ve seçilme haklarının kullanımı hukuk kuralları çerçevesinde gecikmeksizin tanınmalıdır. 

Seçmenlerin günlerdir yaşadığı belirsizlik süreci, seçimlere ve kurumlara olan güvensizliği arttırmakla kalmamakta, temel yurttaşlık haklarının içini boşaltmaktadır. Sandığa giden hemşeriler, seçme seçilme hakkına sahip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan seçmenlerin, oy verdikleri partiden bağımsız olarak ülkeleri ve gelecekleri için kaygılarının böylesi arttığı bir ortamda, demokratik zemine olan güvensizlik bir an önce tamir edilmelidir. Aksi, ülkemizin bambaşka bir dönem ve sürecin içine girmesine, yaklaşık 150 yıllık demokrasi tarihinden travmatik bir kopuşa neden olacaktır. Bunun ise hepimiz için bedeli çok ağırdır.

SODEV Yönetim Kurulu adına,
Ertan AKSOY
SODEV Başkanı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir